14. yüzyılda ilk kez Çin’de üretilen tuvalet kâğıdı insanlık tarihi için büyük bir buluş olarak nitelendiriliyor.
Gala’nın yaptığı araştırma sonuçları tuvalet kâğıdının tarihçesi hakkında ilgi çekici verileri ortaya koyuyor. Ağaç yaprakları, gazete kâğıtları ve hatta koyunyününün tuvalet kâğıdının yerini tuttuğu dönemlerde keşfedilen ilk fabrika üretimi tuvalet kâğıdı 1857 yılında Joseph Cattey tarafından Amerika’da piyasaya sunuldu.
Gala’nın araştırmasında tuvalet kâğıdı icat edilmeden bazı ülkelerin tercihleri; “Amerika: gazete kâğıdı, sears kataloğu, midye kabuğu ve mısır koçanı, İngiltere: Koyunyünü, Hawai: Hindistan cevizi yaprağı, İngiliz Lordları: Kitap sayfaları, Fransız Burjuvalar: Dantel, Eskimolar: Kar ve tundra bitki yaprakları, Eski Roma: Tuzlu suya batırılmış ucunda sünger olan bir çubuk (halka açık tuvaletlerde), Eski Roma: Yün ve gülsuyu (zengin kesim), Hindistan ve Türkiye: Su” şeklinde sıralandı.
Tuvalet kâğıdının farklı kullanım alanları 1990–1991 yıllarında devam eden Çöl Fırtınası Harekâtı sırasında Amerikan Askerleri Suudi Arabistan’daki tankları tuvalet kâğıdı ile kamufle etti. Tuvalet kâğıdı aynı zamanda günümüzde paketleme, gözlük sileceği, mendil, saç yapımı, makyaj temizleme ve klozet kapak örtüsü olarak kullanılıyor. Bir diğer ilginç sonuca göre Pentagon günde 666 rulo tuvalet kâğıdı harcadı.
Tüm dünyada tuvalet kâğıdında en çok tercih edilen renk olarak ilk sırada yer alan beyazı pembe ve mavi takip ediyor.
Dünyada Kuzey Amerika yılda 24 kilo ile kişi başına düşen tuvalet kâğıdı tüketiminde ile ilk sırada yer alıyor. Kuzey Amerika’yı takip eden diğer ülkeler ise Batı Avrupa, Japonya, Doğu Avrupa, Latin Amerika ve Çin.
Türkiye ise toplam nüfusun yaklaşık olarak yüzde 8’i tuvalet kâğıdı kullanıyor. Buna göre Türkiye’de her 100 evden 24’ü tuvalet kâğıdı tüketiyor. İslam ülkelerine bakıldığında Tunus’un ardından Türkiye 7. sırada yer alıyor. İslam ülkelerinde ise ilk sırada yer alan ülke Lübnan. Türkiye, en çok İsrail’e tuvalet kâğıdı ihraç ediyor.
Dünyada perakende tuvalet kâğıdı satışları 2004 yılında Euromonitor tarafından yapılan araştırma sonuçlarına göre perakende satışta Batı ve Doğu Avrupa’da tuvalet kâğıdı satışlarında artış gözleniyor. 1998 yılından 2003 yılına kadar olan dünyada tuvalet kâğıtları perakende satışları konusunda elde edilen artış Batı ve Doğu Avrupa’da tuvalet kâğıdı kullanımının yaygınlığını da ortaya koyuyor.
Dünyada tuvalet kâğıdı ihracatı Almanya, Amerika Birleşik Devletler, İtalya, Fransa ve Kanada dünya ihracatında sırasıyla en büyük paya sahip ülkeler arasında yer alıyor.
Türkiye’de tuvalet kâğıdında Toprak Kâğıt önemli bir yer tutuyor. 1981’den beri Türkiye’de temizlik kâğıdı üretim sektöründe hizmet vermekte olan Toprak Kâğıt, Gala, Nova ve Roza tuvalet kâğıdı markalarını üretiyor. Toprak Kâğıt’ın ihraç ettiği ülkeler arasında Yunanistan, KKTC, Türkiye Cumhuriyetleri, Ukrayna, Cezayir, Bulgaristan, Romanya, Ürdün ve Fas yer alıyor.
İnsanoğlu her zaman düşüncelerini aktarmanın ve kaydetmenin yollarını ve bunları nasıl daha ileriye götüreceğini araştırmıştır. Bunların ilk örnekleri balmumundan yapılmış levhalar, yapraklar, bronz, ipek ve kil tabletleridir. Çok miktarda bilginin kaydedilmesi ve ucuza elden ele dolaşması kâğıdın buluşuna kadar mümkün olmamıştır.
M.Ö.4000: Eski Mısırlılar bizim bildiğimiz şekliyle kâğıt benzeri ilk maddeyi bulmuşlardır. Papirüs denen bir madde dokunarak hasır haline getirilmiş saz kamışlarının dövülerek sert ve ince bir sayfa haline getirilmesiyle oluşmuştur. İngilizce haliyle kâğıt demek olan “ paper “ kelimesi de “ papyrus “
Olan günümüze gelmiş bir kelimedir. Tarihte daha sonraki zamanlarda eski Yunanlılar aynı amaçla hayvan derisinden yapılan parşömen cinsi bir madde kullanmışlardır.
M.S.105: Bildiğimiz haliyle kâğıt Çinli bir askeri mahkeme memuru olan Ts’ai Lun tarafından bulunmuştur. İnanışa göre Ts’ai, dut kütüğünü, karışımı ve ufak bez parçalarını suyla karıştırmış bu karışımı ezerek bir kâğıt hamuru haline getirmiş, suyunu çıkararak incelttiği karışımı güneşte kurumaya bırakmıştır. Böylelikle kâğıt doğmuş olup, bu mütevazı karışım insanoğlunun en harika iletişim inkılâplarından birini oluşturmuştur. Böylelikle Çin ‘de edebiyat ve sanat adeta parlamıştır.
M.S. 610: Kâğıt sanatı Budist rahipler tarafından Japonya ‘ya yayılmaya başlamıştır. Kâğıt yapımı Japon kültürünün en önemli parçası haline gelmiş ve yazı yazmak, yelpaze, elbise, kukla yapımında kullanılmış ve evlerinin en önemli parçasını oluşturmuştur. Ayrıca kalıp baskı tekniği ilk kez Japonlar tarafından kullanılmıştır.
M.S.751: Semerkant, Çin ve Arap orduları barış içinde ticaretin sürdüğü onlarca yıldan sonra çarpışmaya başladılar. Çinliler bozguna uğratılmış ve çoğu esir alınmıştır. Mahkûmlar arasında bulunan kâğıt üreticileri özgürlüğün karşılığında, Araplara kâğıt üretiminin sırlarını öğreterek anlaşma girişimlerinde bulunmuşlardır.
M.S.1009: Kâğıdın Araplardan Avrupa’ya geçmesi yaklaşık 400 yıl aldı. Avrupa’da ilk kâğıt imalathanesi Xativa, İspanya’da Araplar tarafından kuruldu. Burada kâğıt üretimi Fas yönetiminde 1244 yılında Avrupa orduları onları dışarı atana kadar sürdü. Daha sonra kâğıt üretimi Hristiyan Avrupası’nda kademe kademe yayılmaya başladı.
M.S. 1250: İtalya en büyük kâğıt üreticisi haline geliyor. İtalyanlar etkin bir şekilde ürettikleri kâğıdı büyük miktarlarda ihraç ederek uzun yıllar Avrupa pazarını yönlendirmişlerdir.
M.S.1338 – 1470: Kutsal metinleri için Fransız rahipleri kâğıt üretimine başlar. Fransa kısa zamanda bu yeni teknolojiye adapte olur ve kendi kendine yeter. Rekabetçi bir kâğıt üreticisi haline gelir.
M.S.1411: Almanya’da kurulan ilk kâğıt imalathanesi, İtalyanların yardımıyla un imalathanesinden dönüştürülmüştür. Zamanla Almanya, sanatı geliştirerek, piyasada bulunan en iyi kâğıtları yapmıştır.
1453 yılında Johan Gutenberg taşınabilir matbaa makinesini icat etti. Matbaa makinesinin buluşu iletişim inkılâbında bir sonraki adımdı. Önceleri kitapların sahipleri, manastırlar, krallıklar, âlimler ve çok az insan bunları okuma şansı buldu. İlk kez yoksul kitlelerin kitaplara ve daha da önemlisi belgeye ulaşmaları mümkün oldu. Kitapların bulunmaya başlamasıyla okuryazarlık arttı. Okuryazarlığın artışıyla, kitaplara dolayısıyla kâğıda olan talep de arttı.
M.S.1588: İngiltere kendi kâğıdını üretmeye başlıyor.
M.S.1680: Yenidünyadaki ilk kâğıt imalathanesi İspanyollar tarafından Culhuacan ‘da başkent Mexico ‘nın yakınlarında kuruldu.
M.S.1690: Kuzey Amerika’ya göç eden William Rittenhouse isminde bir alman göçmen Philedelphia yakınlarında Amerika’daki ilk kâğıt imalathanesini kurdu. Burası aynı zamanda, ilk Amerikalı kâğıt yapımcılarının da eğitildiği yerdi.
M.S.1719: Kâğıt yapım maddeleriyle ilgili ciddi bir kıtlık sonucu Rene Antonie Ferchault de Reaumur kâğıdın odundan da yapılabileceğini öne sürdü. O zamanlar kâğıt eski giysilerden ve bez parçalarından yapılıyordu. Kâğıda artan arzı karşılayacak kadar yeterli bez parçası yoktu. Reaumur ‘un ilham kaynağı yuvalarını yapan yaban arılarını gözlemlemek oldu.
M.S.1798: Nicholas Robert kâğıt makinesini icat etti. Bu elden kranklı (hareketli) makine kâğıdı durmaksızın dönen bir beyaz perde üzerinde yapıyordu. Ancak yatırımı bulmakta başarılı değildi ve Robert’in icadını ortak bir tanıdıktan duyan, İngiliz Fourdrinier kardeşler, kendi kâğıt makinelerini yarattılar. İcatları kullanılmadığı halde kâğıt makineleri onların ismini günümüze kadar taşıdı.
M.S.1850: Alman asıllı Friedrich Gottlob Keller odun hamurundan kâğıt yapmayı tasarladı. Ancak ortaya çıkan kâğıt düşük kalitedeydi.
M.S.1852: İngiliz asıllı Hugh Burgess, odun hamurunu kimyasallarla karıştırarak mükemmelleştirdi.
M.S.1867: Bir Amerikalı kimyager olan C.B. Tilghman odun hamurundan kâğıt yapılması tekniğini hamurlaştırma sürecinde sülfit kullanarak geliştirdi.
M.S.1879: İsveç asıllı C.F. Dahl odun kullanımını bir kimyasal daha ekleyerek son mükemmelliğine kavuşturdu. Bu sülfat metodu hızla yayılarak 1907 yılında Birleşik Devletlere ulaştı.
M.S.1883: Charles Stillwell manavlar için kahverengi kesekâğıtlarını yapan bir makine icat etti. Bugün yılda yirmi milyondan fazla kesekâğıdı süpermarketlerde kullanılıyor. Bunların da çoğu yeniden kutulara ve kâğıt çantalara dönüştürülüyor.
M.S.1889–1900: Ekonomik olarak, kitlelerce üretilen kâğıt bir gerçek haline geldi. Kâğıt üretimi yılda 2,5 milyon ton civarına katlandı. Gazete, dergi ve kitaplar patladı. Kâğıt okullara girerek, kara tahtanın yerini aldı.
Cleopatra, Konfüçyüs, Einstein, Edison, Ts’ai Lun. Bütün bu kişilerin içinde insanlık tarihinin gelişimine en büyük faydası olan kimdir dersek, herhalde Ts’ai Lun demezsiniz. Ama O’dur. Ts’ai Lun günümüzden yaklaşık 2000 yıl önce Çin’de yaşayan bir memurdu ve MS 105 yılında bugünkü kullanılan hali ile kâğıdı icat etti. Dut ağacı kabuğu, kenevir ve kumaş paçavralarını suyla karıştırarak ezdi, lapa haline getirdi, presleyerek suyunu çıkardı ve bu ince tabakayı kuruması için güneşin altında ipe astı.
Aslında insanlar MÖ 3500 yıllarında bile üzerine yazı yazabilecek çeşitli şeyler kullanıyorlardı. Kâğıdın icadı sonraki devirlerde Çinlileri dünyanın en gelişmiş kültürünün sahibi yaptı. Şaşırtıcıdır ki, Orta Asya’ya 751, Bağdat’a ise 793 yılında ulaşan Ts’ai Lun’un kâğıt yapma metodu, Avrupa’ya 1000 yılda gelemedi. Avrupa’da ilk kâğıt ancak 1151 yılında İspanya’da yapılabildi.
Özellikle matbaanın icadı ile birlikte kâğıda olan ihtiyaç gittikçe büyüdü. Yeterli hammadde bulmakta zorlanıldı. Ayrıca bu şekilde kâğıt imalatı çok zaman alıyordu ve dünyanın bir çözüme ihtiyacı vardı.
Kesin tarih bilinmiyor ama yaklaşık 18. yüzyılın başlarında Fransız bilimci Rene-Antonie Ferchault de Reaumur ormanda ağaçların arasında yürürken bir yaban arısı kovanı gördü. Yaban arıları evlerinde olmadığından durup kovanı incelemeye başladı. Birden kovanın kâğıttan yapılmış olduğunu gördü. Peki, onlar paçavra kullanmadan kovanı nasıl yapıyorlardı? Sadece paçavra değil, kimyasallar, ateş ve karıştırma tanklarını da kullanmıyorlardı. Arılar insanların bilmediği neyi biliyorlardı?
Aslında her şey çok basitti. Kısa bir gözlem sonucunda gördü ki, yaban arıları ince dalları veya çürümüş kütükleri kemirir gibi ağızlarına alıyorlar, burada mide sıvıları ve salyaları ile karıştırıyorlar ve kovanlarını yapmada kullanıyorlardı. Reaumur arıların sindirim sistemini de inceleyerek buluşunu 1719 yılında Fransız Kraliyet Akademisi’ne sundu.
İlk kâğıt makinesi 1798 yılında yapıldı. Ancak bu geniş bir kayışın dönerek fıçıdaki lapayı aldığı ve ince kâğıt haline getirdiği, her dönüşte tek bir kâğıt yapabilen basit bir makine idi. Silindirli makine çok geçmeden 1809 yılında John Dickinson tarafından icat edildi.
Günümüzde kâğıt üretimi yüksek teknoloji ile ve tam otomatik olarak yapılabilmektedir ama işlemin aslı esas olarak değişmemiştir. Kâğıtların arasındaki kalite farkını kullanılan lifin türü, lapanın hazırlanışı, içine katılan malzemeler, kimyasal veya mekanik metotlar belirler. Her ne kadar liflerin elde edilmesinde ağaçlar ana kaynak ise de özellik taşıyan kâğıtların yapılmasında günümüzde sentetik lifler de kullanılmaktadır.
Kâğıt imalatı yapan fabrikaları; kâğıt hamuru fabrikaları – bugün selüloit fabrikaları olarak bilinmektedir ve kâğıt fabrikaları olarak ikiye ayırmak mümkündür. Ancak bugün kağıt fabrikaları hem kağıt hem de hamur üretimi yapan entegre tesisler olarak kurulmaktadır.
Hamur üretim bölümünde çeşitli metotlarla söz konusu hammaddelerden kâğıt hamuru üretilir. Üretilen hamur ya sulu halde uygun karışımlar ile doğrudan doğruya kâğıt makinesine verilir veya Suyu alınarak yoğunlaştırılmış halde satılır.
Kâğıdın ana hammaddesi odundur. Kâğıtlık odun, Mobilya vs. üretiminde kullanılan odundan düşük, yakacak olarak kullanılan odundan daha yüksek kalite seviyesindedir. Bu odun da, ya iğne yapraklı ( çam vb. yumuşak) ağaçlardan veya yapraklı ( meşe vb. sert ) ağaçlardan elde edilir.
Aslında memleketin orman kaynaklarının tüketiminde kâğıt sanayi, orman ürünleri sanayi ve yakacaktan sonra üçüncü sırayı işgal etmekle beraber, ormanın yetişmesinin çok zaman alması dikkate alınırsa, sadece kâğıt sanayi bile, ormancılığa gereken önem verilmezse, bir memleketin orman kaynaklarını kısa zamanda tüketebilecektir.
Bundan dolayı bütün dünyada kâğıt sanayi, odun dışındaki kaynaklara her geçen Gün daha süratle yönelmektedir. Bunlar arasında yıllık Bitkiler olarak bilinen saman, kamış, kendir-kenevir ile tütün, ayçiçeği vb. Bitkilerin sapları sayılabilir. Çok çeşitli olan bu bitkiler arasından şimdiye kadar sadece saman, kamış ve kendir ekonomik kullanım seviyesine erişebilmişlerdir. Genellikle diğerlerinin toplanması ve stoklanması ekonomik gözükmemektedir.